16 Mayıs 2014 Cuma

      MONA ROSA  
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister. 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar, 
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var. 
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek, 
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek. 
Anla Mona Rosa ben bir deliyim. 
Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, 
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. 
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar 
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların 
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın, 
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana, 
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları, 
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı. 
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni. 
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza. 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı, 
Dinle ve kabul et itirafımı. 
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı 
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak, 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten 
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen, 
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister, 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Sezai KARAKOÇ

Mona Rosa Şiiri Hakkında Düşüncelerim

  Ben bu şiirde aşkıyla var olan birisini gördüm sanki. Sevgiliye duyulan aşkın umutla bekleyişi vardı. Aşkını o kadar güzel dile getirmiş ki üstad. Aşkla konuşan diller bile konuşamaz hale gelecek gibi. Sözcüklerle bu kadar mı güzel anlatılır aşkın tasviri. Sanki gölgesinin altında hayat bulur umut. İçinde sakladığın, tozlanmış kutuya koyduğun duyguların geliyor aklına. Çıkarıyorsun, koyuyorsun önüne. Hissetmek, içten içe sevmek, göz göze gelmeden bile anlatmak aşkı bu olsa gerek. Tek bir ışık, tek bir umuda bağlı sanki üstad, tek bir gülüşüne bakar sevgilinin. Bu şiir aşkını anlatamayanlara dair bir pusula sanki. İçten içe, uzaktan uzağa sevmenin bir emsali, bence sevebilmenin en güzeli.
                                                            Süeda CİVAN                      

10 Mart 2014 Pazartesi


                       UYUYANA KADAR

Hatırlar mısınız 50 ilk öpücük diye bir film vardı. Ben hala ne zaman bu filmi izlesem oradaki aşka imrenirim. Her sabah bir erkeğin bir kadını kendine tekrar aşık etmesi kadar mükemmel bir şey yok herhalde.
Bu kitabı ilk okumaya başladığım zaman konunun aynı olduğunu sandım.Kaza geçiren bir kadının kendini ve çevresindeki kimseyi tanımaması ve her günü tekrar yaşaması. İlk sayfaları okurken gerçekten de zaman kaybı diye düşündüm. Sonuçta bahsettiğim filmde konunun ne olduğunu biliyorduk. Ama kitabı okumaya devam etmemle beraber tamamen farklı bir konu olduğunu anladım.
Amnezi hastası olan Chris her sabah uyandığı zaman kendini bilmediği bir ortamda sanıyor. Oysaki eşinin yanında ve kendi evinde uyanmasına rağmen her gün aynı şeyler eşi tarafından anlatılıyor. günün birinde bir doktor kendisine bir günlük tutmasını söylüyor ve işte o zaman hayatını kendi elinde tutmaya, kendi kendine öğrenmeye başlıyor.
Her gün yazıyor günlüğüne o gün neler yaşadığını. Her gün eşi ile olanları konuşuyor ve yeni bir şeyler var ise onları da yazıyor. Her sabah doktor onu arayıp günlüğü söylüyor ve ona inanmasını sağlıyor. Chris’de telefondan sonra doktorun dediğini yapıyor günlüğü buluyor,okuyor ve neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
Bu rutin hayatın arasında ara sıra eşinin ona yalan söylediğini fark ediyor. Çocuğunun olmadığını söylediği bir gün Chris bazı şeyler hatırlıyor. Bir çocuğu olduğu hissine kapılıyor ve eşine soruyor. Onu üzmek istemediği için söylemediğini çünkü çocuğunun öldüğünü söylüyor. Bunun gibi yalanları günlüğünü okudukça fark eden Chris doktor ile her şeyi paylaşıyor.
Aslında bir araba kazasında yaralanmadığını birinin saldırısına uğradığını hatırlıyor bir gün. Bunu eşine anlattığı zaman eşi bir anda geriliyor ve neler hatırladığını sorgulamaya başlıyor.
günler sonra Chris günlüğünden eşine bahsetmeye karar veriyor. İşte o zaman işler kotu gidiyor ve….
Uyuyana kadar hafızasını kaybeden bir insanın hayatının kontrolünü eline almak için verdiği mücadeleyi çok iyi anlatan bir kitap… Tek solukta okunabilecek kadar sürükleyici ve merak uyandırıcı.
YAŞANAN OLAYLARDAN ETKİLENMEYECEĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSANIZ OKUYUN DERİM…



                                     



Adım , Soyadım : Süeda Civan

13 Mart 1995 yılında Denizli'de doğdum. İlkokulu Hürriyet İlköğretim Okulunda okudum.
Ortaokulu Atatürk İlköğretim Okulunda okudum.
Lise öğrenimini İmkb Kız Teknik ve Meslek Lisesinde tamamladım.
Denizli de şu an okuduğum yer olan Pamukkale Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliğine devam etmekteyim.
Blogumu günlük hayatta yaşadığım tecrübelerimi ve beğenilerimi paylaşmak doğrultusunda kullanacağım.